17 Aralık 2013 Salı

Yazar

“Doğduğumdan ve kendimi bildiğimden, yani görüp, duyduklarımı algılayabildiğimden ve bunları hatırlayabildiğimden beri etrafımdaki şeylere ilgi duydum. Yavaş yavaş büyümeye ve etrafımı anlamaya başlıyordum. Gördüğüm her şeyi merak ettim ve sorguladım. Dünya dönüyordu ve sürekli değişiyordu. Biri ölüyor, biri doğuyordu. Bazı hikâyeler sonlanıyor. Bazılarıysa yeni başlıyordu. Ben farkında bile değildim ama benim hikâyem de başlamıştı ve temellerini gizli gizli atıyordu.


Etrafımda solan ve yeni yeni açmaya başlayan bu hayatlar, bu hikâyeler benim ilgimi çekti. Ben de kendi ellerimle bir dünya yaratmak istedim. Bir dünya yaratmak bana yetmedi. Dünyalar yaratmak istedim. Tüm bu dünyaları birbirinden bağımsız yarattım ama tüm bu dünyalar benim bileğimin benim kalemimin altında birbirlerine bağımlılardı. Onlar benim çocuklarımdı ve ben onları seviyordum. Çünkü isteyerek yapmıştım onları ve isteyerek yazacaktım bu dünyaları.


Böylece hikâye serüvenim başladı ve farklı farklı hayatları ele aldım. Yoldan geçen insanların hayatlarını tahmin etmeye çalıştım. Yüzlerini, kıyafetlerini, tavırlarını, düzenlerini ve yürüyüşlerini inceledim. Konuşmalarını dinledim. Hepsini anlamaya çalıştım ve hepsi ile ilgili bir hikâye yazmaya çalıştım. Onların hayatını kendi hayal gücümle harmanladım. Tüm bunları yaparken her şeyi kendime sakladım. Hiç kimseye hiçbir şey söylemedim.


Bir an olsun durmuyordum. Artık kontrolden çıkmıştım. Sürekli bir şeyler yazıyor sürekli bir şeyler düşünüyordum. Aklım fikrim farklı dünyalar olmuştu ve yine hikâyemin başlangıcındaki gibi ben farkında bile değilken kendi hayatımı gözlerimden kaçırmıştım. Bilmediğim tek dünya kendi dünyamdı. Hayal etmediğim, düşünmediğim tek dünya kendi dünyamdı.


Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Uzunca bir süre kendimi düşünmemiştim. Hâlâ daha kendimi düşündüğümü zannetmiyorum. O kelimeler olmasaydı kendi dünyamı algılayamazdım. O dünyaların hepsi bana karşı geldiler. Hepsi birlik oldu ve bana direndi.


Aklıma bir şey gelmişti ve bunu yazmak istiyordum. Ancak kalemim oynamıyordu. Bu sefer de aklımdaki şeyi düşünmek istedim. Düşünemiyordum. Kilitlenip kalmıştım. Elimi ve düşüncelerimi kıpırdatmaya çalıştım. Başarısız olmuştum. Bugüne kadar düşüncesizce kullandığım şeyler bana karşı birlik olup mücadele ediyorlardı. Onlara karşı olan ilgim onları sıkmış olmalıydı. Böyle düşünmüştüm. Ama hatalıydım. Onlar da beni benim onları sevdiğim gibi seviyorlardı. Bu yüzden benim için bir şey yapmak istediler.


Kendimi kaybetmiştim. Onlarsız ne yapacağımı bilmiyordum. Artık hiçbir şey yazamaz ve hiçbir şey düşünemez olmuştum. Kendimden başka.


Bir süre yaptığım şeyleri neden yaptığımı düşünmeye koyuldum. Etrafımda olan şeylere bu kadar ilgiliyken neden kendimi görmezden gelmiştim. Kelimelere ve bu kelimelerin buluşup birleştirdiği hikâyelere ve bu hikâyeler zincirlerinden oluşan dünyalara zulm mü etmiştim? Birbirimizi ne kadar sevsek de birbirimizi nasıl olmuştu da bu denli yaralayabilmiştik?


Artık karar vermiştim. Tüm hikâyeleri serbest bırakmaya karar vermiştim. Artık herkesin hikâyesi kendi elinde olacaktı. Kimsenin hayatına müdahale etmeyecektim ve kendi işimle ilgilenecektim. Bu yüzden bir daha elime kalem almadım. Aklıma yazı yazmadım. Onları kendi haline bıraktım ve kendi işime baktım.” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder