17 Aralık 2013 Salı




Bu hikayenin özelliği, hikayelere başlama noktam olmasıdır.

VARLIK
Bir insan ya da bir varlık ya da bir tür neydi o?
Neyin nesiydi?
Hiçbir üreme organına sahip değildi. Vücudu dümdüzdü. Ne bir erkekti ne de bir kadın.
Bir götü bile yoktu bu varlığın. Çünkü onun yemeğe de içmeye de ve dolayısıyla bu yediği şeyleri boşaltmasına da ihtiyacı yoktu.
 Bembeyaz bir vücudu vardı. Bir ölü gibiydi.
Vücudunda ne bir tüy ne bir kıl ne bir pürüz vardı.
Bembeyaz gözleri vardı. Göz bebeği bile beyazdı.
Burnu yoktu.
Kulağı yoktu.
Ama ağzı vardı.
Yemeğe ihtiyacı olmayan birinin ağza ihtiyacı olmasının sebebi neydi?
Tabii ki de duymaya ve koklamaya ihtiyacı vardı.
Yoksa yok muydu?
Vardı da yok muydu?
Var olan şey neydi? Yok olan şey neydi? Varlık ve yokluk… İki uç nokta!
BU VARLIK DA NEYİN NESİYDİ?
SORULAR
Böyle bir varlık neden vardı?
Olmamalı mıydı?
Bu varlıktan haberdar olan kimdi?
Kimisi ona peygamber dedi. Kimisi ona şeytanın vücut bulmuş hali dedi. Kimisi cennetten gelen bir melek dedi. Kimisi delirdi.
İnsanlık o varlığın farkındaydı.
Peki ya o varlık kendinin farkında mıydı?
Peki ya biz onun gerçek gücünün farkında mıydık?
Amacının?
Var oluş sebebinin?
Bir uzaylı mıydı o?
Uyur muydu?
Yoksa bir illüzyondan mı ibaretti?
NEYİN NESİYDİ BU VARLIK?!
ETKİ-TEPKİ
İnsanlar her zamanki gibi akılsızca hareket ettiler ve tanımadığı cisme saldırdılar. Saldırmaları ise başlangıçtan beri yapılan en büyük hataydı. Bu varlığın yaratılışından beri yapılan en büyük hata.
Bir kargaya bulaşırsanız ömrünün sonuna kadar bunu unutmaz ve an gelir sizi gafil avlar. Peki ya karga gibi basit ama bir o kadar da kinci bir hayvan böyle bir şey yapıyorsa ne olduğu belli olmayan böyle bir varlığa saldırmak gerçekten de doğru bir karar mıydı? Dereyi görmeden paçayı sıvama demişler. Boşuna mı demişler?
Ve tepki…
Tepki beklenmedikti…
Birinci gün bir kişi…
İkinci gün iki kişi…
Üçüncü gün dört kişi…
Dördüncü gün sekiz kişi…
Onuncu gün beş yüz on iki kişi…
Ve…
Böylece devam etti.
Ve bir ayda neredeyse tüm insanlık ölmüştür…
Geriye sadece seksen altı kişi kalmıştır.
Ve sadece bir gece kalmıştır.
Ve bu geriye kalan 86 kişi için ölüm yavaş yavaş gelmektedir.
Everest’in kenarında boğazlarına ip, bacaklarını ise yılanlar sarmış olan bir adam düşünün. İşte onlar bu durumdaydılar.
Peki, bu tehlikeden nasıl kurtulabilirlerdi?
SON GECE
Geriye sadece 14 kişi kalmıştı. Ama bu 14 kişi bu varlığı çözmüşlerdi.
Ağzı vardı çünkü ona korkuyla bakan insanları yiyordu. Ona şiddet gösterenleri yiyordu. Kısacası ona sevgi göstermeyen herkes ölmeye mahkumdu.
Ve bu 14 kişinin arasında ona sempati duyan bir kişi vardı. Herkes bunun farkındaydı.
Konuşmuyordu ya da konuşmak istemiyordu. Konuştuğu görülmemişti.
Geçen bir aylık süre de anladılar ki. İlk başta ona sevgi gösterselerdi tüm bunlar yaşanmayacaktı. Belki de insanlık çok hızlı bir şekilde ilerleyecekti. Belki de hiçbir şey değişmeyecekti ama kesinlikle böyle bir şey olmayacaktı. Gülümsediğini gören olmamıştı. Ama efsaneler vardı. Bir melek gibi güldüğünü söyleyen olduğu gibi bir şeytan gibi kahkaha attığı da söylenmişti.
Şu an göğsünde büyükçe bir yara vardı ama bu onun ne hızını ne de gücünü etkiliyordu.
-7 kişi kalmıştı-
Bir başka efsaneye göre Tanrı insanlara iki seçenek sundu. Sol elde iyilik. Sağ elde kötülük vardı. İnsanlar kötülüğü seçti ve kıyameti buldu. Peki ya iyiliği seçseydi ne bulurlardı? Kim bilir…
Ne de olsa insanlar ettiklerini buldular.
Ne ekersen… Onu biçersin…
Etki… Tepki…
Ve gün geçtikçe daha çok öldürme sebebi öldürdükçe güçlenmesiydi. Bu yüzden de o yara hiçbir şey ifade etmiyordu bu varlık için.
Uyumuyordu.
Tek besini insanlardı. Hayır. İnsanların içindeki kötülüktü. O insanları değil içindeki kötülüğü yiyordu.
Herkesi arındırıyordu.
O varlığa saldırdıkları anda sanki varlığın açma kapama düğmesine basmışlardı. Ve birden varlık varlığının var oluş amacını anladı.
-3 kişi kalmıştı-
HAYVANLAR
Tüm bu insanlar ölürken hayvanlar ne yapıyordu? Hiçbir şey yapamıyorlardı. Çünkü insanların saldırganlığı hayvanları etkilemişti. Yeryüzünde geriye sadece iki kişi kalmıştı. İki insan ve bir varlık…
DİĞERLERİ
Evet, bitki de kalmamıştı. Hiçbir şey… Bir mantar bile yoktu. Bir alg. Bir hücreli canlı… Hiçbir şey!
SON İKİ KİŞİ
Son iki insandan bir tanesi bir bebekti ve diğeri de onun annesi.
Varlık onları öldürecekti. Onları yiyecekti! Ancak bir şeyi fark etti.
Bu bebek yeni doğmuştu.
Ve bu bebeğin içinde hiçbir kötülük yoktu. Onu yiyemezdi.
Annesine baktı. Ve kocaman bir sevgi gördü.
Umut gördü.
Ve kendini bir erkeğe dönüştürdü.
Bu sevgiyle içindeki tüm kötülükleri kustu ve bir kutuya hapsetti.
Bu kutuya mitoloji de Pandora’nın Kutusu dendi.
İnsanlık için yeniden doğuşun vaktiydi.
Yapılacak çok şey vardı…
Ama hatalar tekrarlanacaktı…
-SON-



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder