19 Nisan 2014 Cumartesi

İnsan Bahçesi

Tüm hayatımı çalışmakla harcadım. Sürekli para kazanmanın peşinde koştum. Bundan daha önemli bir şey olduğunu düşünmedim. Bunun için elimden geleni ardıma koymadım ve bu yolda başarı için hiçbir şeyi esirgemedim. Ama gün geldi. Emekli oldum. Elimde bu paralarla kalakaldım. Yapacak satın alacak hiçbir şeyim yoktu. Dünyalar benim olmuştu. Uzaya gitmeyi düşündüm ama bunun için çok yaşlıydım. Bu yüzden kendimi kitaplara verdim. Okudum, okudum, okudum. Günler, haftalar geçti ve ben sadece okudum. Bazen yemek yemeyi bile unutuyordum. Uyumaya ayırdığım vakit azalmıştı. Bu gibi şeyler beni okumaktan alıkoymaya yetmezdi. Yetmeyecekti. Böylece bilgi havuzunda kendimi boğmaya devam ettim.

Temel ihtiyaçlarımdan yoksun yaşarken emekli olmadan önce ki yaşamımda yaptığım açgözlülüğü gördüm. Bu aç gözlülüğün sadece bende olmadığını da gördüm. İnsanlar olarak yaptığımız hiçbir şeyin sağlam temellere dayanmadığını ve umarsızca etrafa saldırdığımızı gördüm. Neyi niye yaptığımızı düşünmeden sadece etrafa zarar verip kendimizi yüceltmeye çalışıyorduk. İşte o zaman bir şey yapmaya karar verdim. Bunu yapacak paraya, bilgiye ve tüm dünyaya sahiptim. Hızlı bir şekilde işe koyuldum.

Tüm dünyayı bir hat üzerinde çevreleyecek büyük bir kolon şeklinde bina yapacaktım. Dünyayı duvardan bir iple saracaktım. Milyonlarca işçi bu yapıya aynı anda başladılar. Kimi zaman suyun altından kimi zaman dağların içinden geçti bu yapı. Hiçbir şekilde yıkılmayacak türden bir yapıydı. Dünya üzerindeki en sağlam şey burasıydı. Ve bu yeri insanları kandırmak için kullandım.
"TÜM İHTİYAÇLARINIZI GİDEREBİLECEĞİNİZ ÜTOPYANIZ"
Onlara her şeyi sundum. İstedikleri şeyleri yiyip içebilecek, istedikleri lüksün içinde yatabileceklerdi. Bunun için bu devasa yapının altına da demir yolu yaptırdım. Her şey hazırdı. Her türlü ihtiyaç herkes için vardı. Hiç kimseden para istemedim. Hiç kimseden hiçbir şey istemedim. Milyarlarca kişinin ilgisini çekti burası. Çoğu kişi açgözlülükle saldırdı. Nankörce davrandı. Buna rağmen minnettarlıklarını dile getiren mektuplar da alıyordum. Zaman zaman çıkmak isteyenler oldu ama buranın ilk kuralı buradan çıkışın olmamasıydı. Gözleri zevklerle dolan insanlar bu kuralı okumamışlardı bile. Her şeye sahip olduklarını düşündüler.

İlk zamanlar özgürlerdi. Yazı, kışı, baharları onlara yaşattım. Ama günler geçti ve onların elinden her şeyi bir bir aldım. Onlara insanlığın yaptığı tüm kötülükleri birer birer her günün sonunda gösterdim. Bir yandan da ihtiyaçlarını gidermelerinin her türlü yolunu engelledim. Bir süre sonra sefil bir şekilde kalmışlardı. Sürekli kavga ediyorlardı. Aylar sonra yoruldular ve herkes kendi köşesine çekildi. Öylece yatıyorlardı. Kimsenin ölmesine izin vermedim. Herkese sağlam bir ders verecektim ve kimsenin ölmesine izin veremezdim. Dersin sonuna geliyorduk.

Onlara diğer canlıları gösterdim. Onlara insansız bir dünyayı gösterdim. İnsansız bir doğanın güzelliklerini tek tek gösterdim. Kendilerine ve dünyaya verdikleri zararları birer birer akıllarına soktum. Gösterebilecek hiçbir şey kalmayınca ise onları kendi hallerine bıraktım. Basit ihtiyaçlarını gidermelerine izin vermekten başka hiçbir şey yapmadım. Düşünmelerine yetecek kadar günler geçtikten sonra ise onları özgür kıldım. Ama kimse dışarı çıkmak istemedi. Doğayı tekrar bozmak istemediler. Kimse yerinden kıpırdamıyordu. Ağlayanlar, çığıranlar çoktu.

Kapıları açıp, özgürlüklerini verdikten sonra, onlara son sözlerimi bıraktım ve intihar ettim.

"Dünyaya iyi bakın."