1 Temmuz 2014 Salı

Na-fâni Dünya

İntihar eyleminden ve bu eylemi gerçekleştirmekten korktuğum için kendi çizdiğim yolda kendime işkence ettiğim bir başka gündü. Pişman olduğum yüzlerce karar, değiştirmek istediğim binlerce an vardı. Ama geçmişe bakarak yaşamak günümü bozguna uğrattığı gibi geleceğime de köstek oluyordu. Kendim içim çizdiğim yol başkalarının düşüncesiyle şekillenmemiş olsaydı, hayatımdan bu kadar pişman olmazdım. Başkalarını tatmin etmeye çalıştıkça kendi hayallerimi körelttim ve onları çoktandır unuttum bile. Yaşamayı unuttum. Kendime cesaret verip ölmeliydim. Ancak bunu yapamayacak kadar korkak biri haline gelmiştim. Bana deli cesaretini verebilmesi için ilaç ve içkiye başvurdum. Romantik bir ölüm peşinde değildim ve beni anında öldürecek bir şeyler arıyordum. Bunun için şehrin en yüksek binasına çıktım ve ardımda büyük bir leke bırakacak şekilde ölmeye karar verdim. Beni yanlış yönde şekillendiren her insan için ayrı bir damla kanımla beraber asfalta resmimi yapıştıracaktım.

Asansörle çıkılabilecek katları katettikten sonra bir kaç katı da merdivenle çıkmıştım. Hiçbir şekilde ritmimi değiştirmeden yürüdüm ve kendimi boşluğa bıraktım. Rüzgar nefes almamı zorlaştıracak derece de büyük bir basınçla beni ezerken ben taklalar atarak yere yuvarlanıyordum. Nefes almaya çalışsaydım bu benim için işkenceden farkısz olurdu ve ben sadece ölmek istiyordum. Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve onlarla beraber yere yapıştım.

.
.
.

Ancak bir şey oldu ve ölmemiştim. Üzerimde kanlar vardı, kıyafetlerim yırtılmıştı, vücudumda ağrı hissediyordum. Ama ölmemiştim. Bu nasıl olabilirdi ki? Etrafıma toplananlarda aynı tarz soruları kuru bir gürültüyle etrafa saçıyorlardı. Kalabalığı gören duruyor, kimi arabasından iniyor, kimi pencereden bakıyordu.

Herkesin şaşkınlığına elini yüzünü silkip kendine getiren bir olay gerçekleşti. Konuşulanlardan ve bağıran bir adamdan anladığım kadarıyla, birinin arabası çalınmıştı. Çok hızlı bir şekilde caddeye fırlayan arabaya hatrı sayılır bir hızla gelen bir kamyon çarptı ve büyük bir gürültü meydana geldi. Etrafımdaki kişiler olay çevresine ilerlerken kimse beni kaldırmak için yeltenmemişti bile. Kendi çabamla yerimden kalkıp olay yerine ilerleyince kamyon sürücüsünü de hırsızı da kanlar içinde arabalarından fırlamış bir şekilde etrafa savrulmuş bir halde gördüğümde beni şaşırtan şeyin ikisininde hiçbir şey olmamış gibi hareket edebiliyor olmalarıydı.

Günler ve aylar geçtikten sonra bu ve bunun gibi olaylar sıkça duyuldu ve artık heyecan verici bir haber olmaktan çıkmştı. Hiçkimse ölemiyordu ve herkes bunun tadını çıkartıyordu. İşi gücü bırakan insanlar sadece keyiflerine göre takılıyorlardı. Ancak aradan kısa bir müddet geçtikten sonra sadece tüketici haline geçmiş olan bu insanlar bir şeylerin farkına yavaş yavaş da olsa farkına varmaya başladılar. Ancak bu farkındalık haddinden fazla geç ortaya çıkmıştı. Yaşamayı beceremeyen insanlar ölemediklerinin farkına vardıktan sonra  yaşamamayı becermeye yaşadıklarını zannettikleri bir illüzyon içerisinde başladılar. Ve bu insanlığın sonunu hızlı bir şekilde getirdi. Kimin umrundaydı ki? Zaten kimse ölmüyordu! Ama olay şuydu ki; Kimse yaşayamıyordu da.

Yüzyıllar boyu ölümsüzlüğü arayan insanlar nasıl olduğunu belki de asla anlayamayacakları bir sebepten dolayı ölümsüzlüğe kavuştuklarından kısa bir süre sonra ölmenin yollarını arar olmuşlardı ve bu kim ne derse desin acınası derecede komik bir hadiseydi. Bu arayışın sonuç vermeyeceğine inananlar ortaya çıkmıştı ve bu insanlar ölmek için değil yaşamak için bir yol aramaya koyuldular ve bu arayış insanların pişmanlıklarını ve bir zamanlar yaşayamadıkları hayatları yaşamaları için kullanabilecekleri fırsat haline geldi. Bu insanlardan biri de bendim ve ölmek için değil yeniden doğmak için yaşamaya koyuldum.

İşte gidiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder